5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında "4
üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan
kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum
ve kuruluşlar işverendir."
Altıncı fıkrasında "Bir
işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya
bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği
sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü
bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi,
asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren
ile birlikte sorumludur."
"Prim ödeme yükümlüsü"
başlıklı 87 nci maddesinde "Bu Kanunun uygulanmasında kısa ve uzun vadeli
sigorta kolları ile genel sağlık sigortası ve isteğe bağlı sigorta bakımından;
a) 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (c) bentlerine ve 5 inci maddenin (a) bendine tabi olanlar
için bunların işverenleri,
...
prim ödeme yükümlüsüdür."
Hükümleri bulunmaktadır.
Sosyal Sigorta İşlemleri
Yönetmeliğinin "Alt işveren ve sigortalıyı geçici olarak devir alanın
yükümlülüğü" başlıklı 31 inci maddesinin birinci fıkrasında, alt
işverenin, mevzuattan doğan yükümlülüklerini asıl işverene ait işyeri sicil
numarasına ilave olarak verilecek üç haneli alt işveren numarası ile asıl
işverenin işyeri dosyası üzerinden yerine getireceği, alt işveren adına işyeri
dosyası açılmayacağı öngörülmüştür.
Sigortalılar alt işveren
aracılığı ile işe girmiş ve alt işveren ile karşılıklı sözleşme yapmış olsalar
dahi, asıl işveren, Kanunla işverene yüklenilen yükümlülüklerden Kuruma karşı
alt işveren ile birlikte sorumlu olmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken
husus, alt işverenlik niteliğinin oluşup oluşmadığıdır. Bir kişinin alt işveren
sayılabilmesi için üçüncü kişiye ait bir işyerinde yürütülen mal veya hizmet
üretimine ilişkin bir işte veya işin eklentilerinden iş alması ve bu iş için
sigortalı çalıştırması gerekmekte olup 5510
sayılı yasanın 12 nci maddesinin son
fıkrasında tanımlanan "alt işverenden" söz edebilmek
ve asıl işvereni alt işverenin
borçlarından sorumlu tutabilmek için, maddenin tanımından ortaya çıkan bir takım
zorunlu unsurlar bulunmaktadır.
Nitekim Yargıtay 10. Hukuk
Dairesinin 14/11/2012 tarih, 2011/12805 E. 2012/21908 K. sayılı kararında;
"Asıl işveren alt işveren
ilişkisinin varlığı için öncelikle
işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl
işverenin işverenlik sıfatına
devredilen iş dolayısıyla sahip
olması, asıl iş yeri ya da iş yerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir
bölümünün değil de tamamının bir
bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla
tamamen el çekildiği, sigortalı
çalıştırılmadığı için işveren
sıfatına haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan
kişiler alt işveren, devredenler de asıl
işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Alt işveren sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya
işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle
de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
05/05/2004 tarihli ve 2004/10-233 E., 2004/262 K. sayılı kararında;
"...Asıl işveren; SSK. m.
4/1 gereğince, bu Yasanın 2. maddesinde belirtilen sigortalıları çalıştıran
gerçek yada tüzel kişi olup, işveren niteliği sigortalı çalıştırmanın doğal
sonucudur. Yasanın tanımından hareketle, asıl işveren-alt işveren ilişkisi
için, işyerinde "iş sahibi"nin de işçi çalıştırıyor olması koşulu
aranır. Sigortalı çalıştırmayan iş sahibi "işveren" sıfatını
kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlarda aracı sayılmayacak ve
anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
İşverenden alınan iş, işverenin
sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak
değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız
işveren sayılacaktır.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
06/06/2012 tarihli ve 2012/21-135 E., 2012/346 K. sayılı kararında;
"………. İşin bütünü başka bir
işverene bırakıldığında, gerek Sosyal Sigortalar Kanunu, gerekse İş Kanunu
açısından bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk hali söz
konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın
işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı)
Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren
ilişkisi bulunmayacaktır." denilmek suretiyle bu unsurlar özetlenmiş
bulunmaktadır.
Hukuken gerçek bir alt işverenlikten söz edebilmek için, alt
işverenlik ilişkisinin geçerlilik
koşullarını da taşıması yani hukuken geçerli olması da zorunludur. Aksi
halde alt işverenliğe ilişkin hukuki
sonuçların doğması beklenemez.
Buna göre, denebilir ki; alt
işveren ilişkisi de karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla oluşan
bir hukuki ilişki (hukuki işlem/sözleşme) olduğundan geçerlilik bakımından genel olarak
hukuki işlemlerin geçerlilik
koşullarına tabidir. (B.K.19 vd.;TBK.26,27). Bu çerçevede alt işverenliğe yönelik irade açıklamalarının sağlıklı olması
(BK.23-31);TBK.30-39), konunun genel ahlaka ve
kamu düzenine aykırılık ile muvazaa
(BK.18; 6098 sy.BK.19) taşımaması ve imkansız bulunmaması gerekir.(BK.19-20;TBK.26,27).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve
Yargıtay ilgili dairelerinin yukarıda belirtilen kararlarından da anlaşılacağı
üzere asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulabilmesi için öncelikle bir
asıl işverenin varlığı gerekmektedir.
Bu nedenle ülkemizde sıklıkla
rastlandığı gibi özellikle ihale konusu işlerde ihaleyi alan yüklenici işin
tamamını bir başka kişi veya firmaya sözleşme ile vermiş ise veya almış olduğu ihaleli işin kısım kısım başka
yüklenicilere yaptırmış ise ve kendisi bu iş nedeniyle işçi çalıştırmamış ise
burada asıl işverenlik ve alt işverenlik durumu sözkonusu olmayacağı için ihale
konusu işi yükleniciden sözleşme ile tamamını veya kısım larını yapmak üzere
anlaşma yapılan kişi veya firmalar işçi çalıştırmaları nedeniyle kendi adlarına
müstakil işveren olarak kabul edilerek işyeri dosyası açılacaktır.
Bu durumda teminat iadesi
aşamasında kurumdan alınması gereken ilişiksizlik belgesi, yüklenicinin /müteahhitin adına işyeri dosyası
açılmamış olduğundan ve sözleşme ile işi tamamen yaptırdığı veya kısım kısım
yaptırdığı kişilerin dosyalarından müteahhit adına ilişiksizlik belgesi
verilemeyeceğinden bu gibi durumlarda kurumun bu iş nedeniyle müteahhit adına
işyeri dosyası açılıp açılmayacağı ve bu meyanda bildirilmesi gereken asgari
işçilik tutarının bildirilip bildirilmemiş olduğu hususunun müfettiş
vasıtasıyla yaptıracağı inceleme sonucunda tespit edilmesinden sonra
düzenlenebilecektir.